NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
بِشْرٌ عَنْ
خَالِدِ بْنِ
ذَكْوَانَ
عَنْ الرُّبَيِّعِ
بِنْتِ
مُعَوِّذِ
ابْنِ
عَفْرَاءَ قَالَتْ
جَاءَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَدَخَلَ
عَلَيَّ صَبِيحَةَ
بُنِيَ بِي
فَجَلَسَ
عَلَى
فِرَاشِي
كَمَجْلِسِكَ
مِنِّي
فَجَعَلَتْ
جُوَيْرِيَاتٌ
يَضْرِبْنَ
بِدُفٍّ لَهُنَّ
وَيَنْدُبْنَ
مَنْ قُتِلَ
مِنْ آبَائِي
يَوْمَ
بَدْرٍ إِلَى
أَنْ قَالَتْ
إِحْدَاهُنَّ
وَفِينَا
نَبِيٌّ
يَعْلَمُ مَا
فِي الْغَدِ
فَقَالَ
دَعِي هَذِهِ
وَقُولِي الَّذِي
كُنْتِ تَقُولِينَ
Muavviz İbn Afra kızı
Rubayyi' dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.)
zifaf gecemin sabahında yanıma girip (şimdi) senin benimle oturuşun gibi o
yatağımın üstüne oturdu. (O sırada yanımda bulunan) kızlar(ımız) deflerine
vurarak Bedir (savaşı) günü şehid olan babalarımızın kahramanlıklarını dile
getiriyorlardı. (Bu durum) içlerinden birinin:
"Aramızda yarın ne
olacağını bilen bir Nebi vardır" (mısralarını) söylemesine (kadar) devam
etti. Hz. Nebi, (ancak Allah için söylenebilecek olan bu son mısrayı işitince rahatsız
olup bunu söyleyen kız çocuğuna hitaben):
Sen bunu bırak da
söylemekte olduğun sözü söyle(meye devam et)" buyurdu.
İzah:
Buharî, Meğâzi. Nikah;
Tirmizi, Nikah; ibn Mâce, Nikâh; Ahmed b. Hanbel II-359-360.
Bu hadis-i şerif bazı
ezgilerin helal olduğunu söyleyen imam Gazzâlî'nin ve bu görüşü paylaşan bazı
fıkıh alimlerinin delilidir.
Def: Kalbur şeklinde
olup bir yüzüne deri çekilerek diğer yüzü boş bırakılan çalgı aletidir.
'Cüveyriye: Henüz
ergenlik çağına gelmemiş küçük kız çocuğu. Metinde geçen bu kız çocuklarından
maksat ensarın hür kız çocuklarıdır. Kö-leleştirilmiş kız çocukları değildir.
Nüdbe: Ölünün,
iyiliklerini kahramanlıklarını sayıp dökmektir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte sözkonusu edilen olay daha kadınların örtünmesini emr eden
hicab âyeti inmeden vukua gelmiştir, o sıralarda erkeklerin yabancı kadınların
yanına girip çıkmaları henüz yasaklanmamıştı.
Hz. Nebiin:
"Aramızda yarın ne olacağını bilen bir Nebi vardır" mısralarını
duyunca bu mısraları söyleyen kıza: "Sen bu sözü bı rak da daha önce
söylemekte olduğunu, Bedir kahramanları ile ilgili hamaset şarkılarım söyleyip
çalmaya devam et" buyurması bu sözlerin: "Gaybı Allah'dan başkası
bilemez..."[En'am 59] ve "... kişi yarın ne kazanacağını
bilemez."[Lokman 34] gibi âyet-i kerimelere aykırı olmasındandır.
Binâenaleyh Hz. Nebi,
bu sözüyle gerçeği değil, batılı dile getiren şiir ve nağmeleri yasaklayıp
hakkı ve hakikati dile getiren şiir ve nağmelere izin vermek istemiştir.
Bu mevzuda Buhari'de
geçen bir hadis-i şerif de şu mealdedir: "Hz. Aişe dedi ki: Bir defa Mina
günlerinde (yani Kurban bayramının ilk üç günlerinden birinde) Rasûlullah
(s.a.v.) yanıma girdi. Karşımda "Buâs" ezgilerini (def çalarak)
okuyan iki kız vardı. (Hz. Nebi bunları görünce) yatağına uzanıp (mübarek)
yüzünü çevirdi. (Derken) Ebu Bekir (r.a.) (oraya) giriverdi. "(Bu ne hal)?
Rasûlullah (s.a.v.)'ın yanında şeytan mizma-rı mı?" diyerek beni azarladı.
(Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a.v.) ona dönüp: " Onlara ilişme" buyurdu.
Babamın zihni başka bir şeyle meşgul olunca kızlara işaret ettim, onlar da
çıktılar."
İbn Kayyim
el-Cezviyye'ye göre Hz. Nebi'in Hz. Ebû Bekir'in kızların söylediği ezgileri
"şeytanın mizmarı" diye isimlendirmesini reddetmemesi, onun
haramlığına delalet eder, kızların bu müziğe devam etmelerine izin vermesi ise
onların henüz mükellef olmayışlarındandır.
Şafiî ulemasından İmam
'Gazzali'ye göre bayram ve sevinç günleri içerisinde, haram olan ya da
insanları fitneye sürükleyen sözler veya fiiller bulunmayan ezgileri çalıp
söylemede bir sakınca yoksa da haram söz, ses ve fiilleri ihtiva eden ezgileri
söylemek ya da dinlemek haramdır.
Malikîlere göre def ve
davul gibi nikahı ilan etmeye yarayan müzik aletlerini çalıp 'dinlemek,
üzerlerinde ses çıkaran başka aletler bulunmamak şartıyla caizdir.
Hanbelilere göre,
aslında güzel ses bizatihi helaldir. Bu sebeple Kur’anı güzel sesle okumak
müstehab olmuştur. Fakat Kur1 anın harflerinin değişmesine sebep olan nağmeler
haram kılınmıştır. Yani önemli olan ezgilerin neye âlet olduğudur. Harama alet
olanı haram iyiye alet olanı da iyidir. Fakat çalgıların her çeşidi haramdır.
Hanefilere göre ise
haramı tasvir eden ezgiler haram, helali tasvir eden ezgiler ise helaldir.
el Mühelleb'in
açıklamasına göre; mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i Şerif defle ve çalınması
mubah olan diğer çalgı aletleriyle nikahı ilan etmenin lüzumuna delalet
etmektedir.
Müzik konusunda yapılan
araştırmaları bir değerlendirmeye tâbi tutarsak şunu söyleyebiliriz.
"Önce müzik yapmak veya dinlemek tıpkı lezzetli yiyecekler, yemek güzel
elbiseler giymek, kokuların güzelliğini hissetmek gibi Allah'ın kullarına
bağışladığı zevklerdendir.
Bütün bunlar insanda
rahatsızlığı dindirme, zihnî veya fizikî yorgunluğu giderme gibi etkiler
bırakırlar. Şeltût'a göre Allah insanlardaki bu duygulan, yüce amaçlar için
yaratmıştır. Bundan dolayı şeriat bunlara karşı değildir. Ancak içgüdülü
duyumları ve hisleri düzene sokma ve ahlâkî hedeflere erişebilmek için
yönlendirme görevi vardır bu kanunların.
Şafiî ulemâsından İmanı
Gazzali, "İhyaü ulumiddin" isimli eserinde İslam ulemâsının bu
mevzudaki görüşlerini derinlemesine bir süzgeçten geçirir. Sonuçta ise
ahlâksızlığa yönlendirici ve gayr-i meşru olduğu tarzlar hariç, müziğin
yasaklığına dair bir açık delilin bulunmadığı fikrine varır. İlgili bölümde
şarkı söylemenin kabul edilebileceği yedi kategori belirlenmiştir:
a. Hacca dair,
b. Savaşlarda,
c. Cesaret aşılamak
amacıyla,
d. Kötülükler
karşısında inleme,
e. Şevk uyandırmak.
f. İnsan sevgisi vermek
için,
g. Tanrı sevgisi
amacıyla yapılan müzik,
Bunlara karşın, müziğin
meşru görülmediği haller de bulunur:
a. Günaha teşvik edici
duyguların tahrik edildiği ortamda.
b. İçki ve sefalıet ile
ilgili enstrümanlar eşliğinde olursa,
c. Şarkılarda baştan
çıkarıcı sözler geçiyorsa,
d. Dinleyicide şehvet
ve hırs uyan din yorsa,
e. Bu konuda çok zaman
harcanırsa, yapılan müzik kabul görmez.